Fed faizi 75 baz puan artırdı

Kaynak, Reuters
Fed (Amerikan Merkez Bankası) siyaset faizini 75 baz puan artırdı.
Piyasalarda, Fed’in enflasyonun 1980’lerden bu yana en yüksek düzeye çıkmış olduğu ülkede fiyat artışlarını dizginleyebilmek amacıyla faizleri bu yıl beşinci kez artıracağı ve bu artışın yüzde 0,75 olacağı tahminleri yaygındı.
Fiyat artışlarının hızını kesmeyi hedefleyen artış yardımıyla ABD Merkez Bankası (Fed), siyaset faizini 75 baz puan artırarak yüzde 3-3,25 aralığına yükseltti.
Karar oybirliği ile alındı.
Karar metninde önümüzdeki toplantılarda faiz artışlarının devam etmesinin uygun olacağı yönündeki yönlendirme tekrardan kullanıldı.
Enflasyon hedefinin yüzde 2 olduğu yine edildi.
Ağustos ayında ise enflasyon senelik yüzde 8,3 olarak kaydedilmişti.
Fed, bundan önceki iki toplantısında da faiz artışına gitmişti.
Banka faizlerin artmasıyla beraber tüketimin azalmasını ve talebin düşmesiyle de fiyatların aşağı çekilmesini umuyor.
Ancak ekonomide faizlerdeki değişikliklerin etkilerini göstermesi süre alıyor.
Mesela son faiz artırımlarından sonrasında ABD’de petrol tutarları düşüş gösterdi fakat besin ürünleri ve kiralardaki artış sürüyor.
Bir taraftan da Fed faiz artışlarında fazla ileri giderse, bu kez de tam tersine ekonomik büyümeyi boğması ve işsizliği daha da artırarak, resesyon kaygılarını körüklemesi riski dile getiriliyor.
Resesyon riski ne kadar büyük?

Kaynak, Getty Images
BBC’nin Kuzey ABD Iktisat Muhabiri Michele Fleury’ye bakılırsa fiyat artışlarının hızı kamuoyunun mühim bir kesiminde ekonomiyle ilgili havayı karartmış görünüyor.
Economist’in YouGov’a yaptırdığı son kamuoyu yoklamasına bakılırsa, her beş Amerikalıdan üçü ülkenin resesyona girdiğini söylüyor.
Benzinden tutum etmek için daha azca otomobil kullandığını, pahalı diye organik gıdalar almaktan vazgeçtiğini ve gereksinimlerini birkaç dolar daha ucuza alabilmek için dükkan dükkan dolaştığını anlatanlar fazlaca.
Başka fena haberler de var. Mesela bir ara şaha kalkmış görünen konut piyasası yavaşladı. İnsanlar sıkıntılı zamanlar beklediklerinden emlak piyasasına para bağlamak istemiyor.
Fed’in faiz sonucu öncesinde Wall Street piyasası Salı gününü kıymet kaybıyla kapatırken gösterge niteliğindeki S&P 500 endeksi de senelik yüzde 19 düşüş gösteriyor.
Bu da trilyonlarca dolarlık servet kaybı demek, ki genç yatırımcılardan emekliliğine hazırlanan yatırımcılara kadar birçok kesimin resesyon korkusuyla soğuk terler dökmesine sebep olan bir durum.
Normal olarak büyüyen bir ekonomide ürettikleri mallar ve hizmetlerin fiyatlarının kısaca Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’nın artması vatandaşları da bir miktar zenginleştirir.
Fakat kimi zaman mal ve hizmetlerin değerleri düşer ve bu, senenin iki çeyreğinde üst üste devam ettiğinde birçok ülkede resesyon tanımına girer.
Bu çoğu zaman ekonominin iyi gitmediği ve kısa dönemde de işletmelerin işten çıkarmalara gidebileceği anlamına gelir.
ABD’ye bu şekilde baktığımızda iki çeyrek üstüste Gayri Safi Ulusal Hasıla’nın düştüğünü görüyoruz.
2022’nin ilk çeyreğinde yüzde 1,6, ikinci çeyreğinde de 0,6 düşüş göstermiş.
Başka birçok ülkede bu resesyona girildiği şeklinde yorumlanıyor. Fakat ABD’de değil.
Resmi olarak ABD’de resesyona girildiğini Ulusal Ekonomik Araştırmalar Bürosu tarafınca seçilen ve sekiz iktisatçıdan oluşan, pek azca kişinin haberdar olduğu bir ufak grup açıklıyor.
İktisadi Dalgalanmalar Komitesi (Business Cycle Dating Committee) adlı bu grup hemen hemen resesyon kelimesini ağzına almadı.
ABD ekonomisi acılı uzun bir yola mı girdi?

Kaynak, Getty Images
Resesyonlu yada resesyonsuz, “ABD ekonomisi nereye gidiyor?” sorusunu bir durgunluğun kaçınılmaz bulunduğunu söyleyerek yanıtlayanlar var.
Eski gömü bakanı Larry Summer yakınlarda verdiği bir mülakatta, geçmişte, enflasyonun yüzde 4’ün üstüne çıkmış olduğu, işsizliğin de yüzde 4’ün altına indirilmiş olduğu her durumda kesinlikle iki yıl içinde resesyona girildiğini söylemiş oldu.
2008 krizini öngören iktisatçı Nouriel Roubini de bu fikirde.
2023 e kadar “uzun ve acılı” bir resesyona girileceğini ve hisse senetlerinin yüzde 40 civarında kıymet yitirebileceğini düşünüyor.
Yumuşak iniş yaklaşımı
Bütün bu ciddi uyarılara rağmen bir “yumuşak inişin” kısaca resesyon yerine hafifçe bir ekonomik yavaşlama ile krizin atlatılabileceğini düşünenler de azca değil.
Bu senaryoya bakılırsa sert bir küçülme değil fakat ekonomik büyümede yavaşlama görülebilecek.
İyimserliği artıran bir unsur istihdam piyasasının kuvvetli oluşu. Ağustos ayında işletmeler 315 bin kişiyi daha işe almış.
Amerikan Merkez Bankası Yönetim kurulundan Christopher Waller’a bakılırsa durgun bir ekonomide böyle bir durum olması imkansız.
Waller Viyana’da yakınlarda yapmış olduğu bir konuşmada resesyon kaygılarının yersiz bulunduğunu söyleyerek, “ABD istihdam piyasasının sağlamlığı bizlere enflasyonla mücadelede sert önlemler alma esnekliği sağlıyor” dedi.
Merkez Bankası enflasyonu aşağı çekmiş olduğu müddetçe faiz oranlarını yükseltmekte tereddüt etmeyeceğini açıkça ifade etmiş bulunuyor.
Bu da sürecin engebeli olabileceğine işaret ediyor. Banka, siyaset faizini gereğinden fazla yükseltirse resesyona düşülebilir, gereksinim duyulanın altında yükseltirse enflasyondaki yükselmenin önü kesilemez.
Yoruma kapalı.