Avrupa Birliği’nin geleceğini göç krizi mi belirleyecek?
AB, tüm diplomatik çabalarına rağmen, Polonya ve Macaristan’ın muhalefeti nedeniyle göç ve ilticaya ilişkin yeni ortak kuralları düzenleyen dayanışma mekanizmasını hayata geçiremedi. Mülteci krizinin başladığı 2015 yılından bu yana en büyük sorun, mültecilerin AB ülkeleri arasında nasıl bölüneceği ve sığınma başvurusu reddedilen mültecilerin nasıl geri gönderileceğidir.
Avrupa sınırlarını geçen göçmenlerin sorumluluğunun AB’nin merkezi konumundaki Avrupa Birliği (AB) ülkeleri arasında nasıl paylaşılacağı Brüksel gündeminin üst sıralarında yer alıyor. Bu konuda ortak bir anlaşmaya varılması pek mümkün görünmüyor. Akdeniz’e kıyısı olan Avrupa ülkeleri, üzerlerine orantısız bir sorumluluk yüklenmesinden oldukça rahatsız. Bilindiği üzere mülteci krizinin merkezi Akdeniz’dir. Fas, Tunus, Cezayir, Libya, Türkiye ve Suriye kıyılarından Avrupa’ya ulaşan Asyalı ve Afrikalı göçmenler Akdeniz üzerinden bir rota izliyor. Asya ve Afrika’da büyüyen siyasi ve ekonomik istikrarsızlık, çete şiddetinin en önemli nedenidir. Böylece insanlar daha güvenli ve müreffeh bir yaşam için ülkelerini terk etmektedirler. Aslında bu durum Akdeniz üzerindeki güç baskısına süreklilik sağlıyor. Akdeniz’e kıyısı olan Avrupa ülkeleri, bu noktada ortaya çıkan sorumluluğun diğer üye devletlerle paylaşılması gerektiğini savunuyor. Ancak Akdeniz’e yakın olmayan ülkeler, özellikle Orta Avrupa ülkeleri buna karşı çıkıyor. Avrupa’da göçmen kartı oranı oldukça yüksektir. Özellikle Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri göçmen kartında başı çekiyor. Bunun birkaç nedeni var. Bunlar; işsizlik korkusu, refah kaybı, suç tehlikesi, kültürel ve dini tehdit.
ortak bir g politikası yoktur
AB içinde oybirliğiyle sağlanan ortak bir güç siyasetinden bahsetmek mümkün değil. Raporlar AB genelinde daha eşit dağıtılacaktır. Üyelerin önemli bir kısmı göçmenlerin AB sınırları dışında tutulmasından yana. Bu doğrultuda sınır güvenliğinin artırılması ile bu sorunun çözülebileceği savunulmaktadır. Sınırlardaki yüksek tellerin ve beton duvarların yıkılmasının kalıcı bir ortam sağlamayacağı bilinmektedir. Bu nedenle AB kurumları, ısıtma ve enerji politikasının şartlara uygun olarak revize edilmesinde kalıcı bir çözüm görmektedir. Herkesi kontrol altına almayı planlayan yeni ısı ve enerji politikasının temel amacı, mültecileri 27 AB üyesi ülke arasında daha eşit bir şekilde dağıtmaktır. Haziran ayında AB Komisyonu tarafından önerilen ve nitelikli çoğunlukla kabul edilen düzenleme uyarınca göçmenlerin zorunlu dağılımı her AB ülkesinde gerçekleştirilecek. Mevcut durumdan rahatsız olan İtalya ve Yunanistan’ın yükünü hafifletecek yeni anlaşmaya göre, göçmenlerin dağılımında ülkelerin milli gelirleri (GSYİH) ve nüfus büyüklükleri esas alınacak. . Ancak bu zor ve hızlı bir kural değildir. Eğer ülkelerden biri kendi ülkesinde misafir ağırlamak istemiyorsa diğer kısıtlı AB ülkesine bana 20 bin euro katkı payı ödeyerek mülteci ikametinden muaf tutulabilir.
Dublin Sözleşmesi uygulanamaz
AB’deki iltica standartları, Dublin Sözleşmesi temelinde belirlenir. Sonuç olarak, sığınma başvurusu ilk menşe ülkesinde sunulmalıdır. Diğer bir deyişle, AB sınırlarına giren mültecilerin kendi seçtikleri bir ülkeye sığınma hakkı yoktur. Kural olarak bir mülteci, kişinin sığınma başvurusunu ilk kayıt yaptırdığı ülkede incelemeli ve değerlendirmelidir. Ayrıca, Dublin Sözleşmesi sığınmacılara birden fazla ülkede sığınma talebinde bulunma hakkı vermemektedir. Yine bir ülkeden olumsuz yanıt gelmesi durumunda başka bir ülke için yeni başvuru yapılması mümkün değildir. Başvuru sahibi, başvuru prosedürü tamamlanana kadar başvurduğu ülkede beklemelidir. Sığınma başvurusunda bulunan kişi bu süre içinde başka bir AB ülkesini yasa dışı bir şekilde geçerse, yakalanırsa tekrar başvurduğu ülkeye sınır dışı edilir. Dublin Sözleşmesi’nin bu hükümleri, Yunanistan ve İtalya gibi çok sayıda mülteci akınına maruz kalan ülkelerde mülteciler için ciddi sorunlara yol açmıştır. Bu nedenle, Dublin Sözleşmesi’nin ilgili hükümlerine aykırı olarak, misafirlerin diğer AB ülkelerine seyahat etmesine izin verildi. Yeni düzenleme ile bu uygulamaların da geliştirilmesi hedefleniyor. Anlaşılan AB, yeni düzenleme ile bir yandan yönetişimini iyileştirerek gecikmelere maruz kalan ülkeler üzerindeki baskıyı azaltmak isterken, diğer yandan da devlet idaresine esnek bir dayanıklılık mekanizması getirmeye çalışıyor.
Macaristan ve Polonya için endişeler
2022’de 330 bin düzensiz akın ve göçün AB sınırlarına ulaşmayı başarmış olması, AB’nin etkin bir güç ve iltica politikasına ihtiyacı olduğunu bir kez daha ortaya koydu. AB’nin yönetmek zorunda olduğu mülteci krizinin üyeleri artık sadece Asya ve Afrika’dan kaçan insanlar değildi. Buna 24 Şubat 2022’de patlak veren Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle Ukraynalılar da eklendi. Dolayısıyla AB, göç ve iltica konusunu yeniden gündemin merkezine almak zorunda kaldı. Haziran ayında AB Komisyonu tarafından önerilen ve nitelikli çoğunlukla kabul edilen iltica ve göçe ilişkin düzenleme (direnç mekanizması), Haziran ayı sonunda Brüksel’de yapılan AB liderleri zirvesinde Macaristan ve Polonya’dan gelen itirazlar nedeniyle uygulanamadı. Polonya ve Macaristan’ın yeni düzenlemeye karşı çıkmasının iki ana nedeni vardı. İlk olarak, iki ülke dayanıklılık önlemlerinin bir parçası olarak göçmenlerin dağıtımının gönüllülük esasına göre yapılması çağrısında bulundu. İkincisi, yükün adil bir şekilde dağıtılmasını savundular. Bu iki ülke, Ukrayna’dan gelen hava akışının yükünü taşıyor. Savaşın başlamasından bu yana Polonya’ya giren Ukraynalı mültecilerin sayısının 12 milyona yakın olduğu tahmin ediliyor. Asıl nokta, bu dönemde Polonya’yı terk eden toplam Ukraynalı sayısının 10 milyonunun gemiler olduğudur. Rakamlar daha düşük olsa da benzer bir durum Macaristan için de geçerli. Yeni düzenleme yapılsaydı, Macaristan ve Polonya ülkelerinden ayrılan her Ukraynalı için 20 bin avro vermek zorunda kalacaklardı veya bu kişilerin diğer AB ülkelerine göç etmesine izin vermeyeceklerdi.
Güçlü bir liderliğe ihtiyacı var
AB, tüm diplomatik çabalarına rağmen, Polonya ve Macaristan’ın muhalefeti nedeniyle göç ve ilticaya ilişkin yeni ortak kuralları düzenleyen “direnç mekanizmasını” hayata geçirememiştir. Mülteci krizinin başladığı 2015 yılından bu yana en büyük sorun, mültecilerin AB ülkeleri arasında nasıl bölüneceği ve sığınma başvurusu reddedilen mültecilerin nasıl geri gönderileceğidir. AB, ülkelerin farklı tutumları nedeniyle her geçen gün daha da karmaşık hale gelen bu soruna henüz bir çözüm bulmuş değil. AB’nin kıtayı sarsan bir güç kriziyle karşı karşıya olduğu açık. Ancak bugüne kadar göç ve iltica krizine çözüm öneren poplistler kazandı ve bu sayede “göçmen kartı” adı Avrupa’da gayri resmi bir politika haline geldi. Avrupa genelinde göçmen kartı politikalarının ve akışlarının yükselişinin bir nedeni, bunların bir kaos zamanında istikrar vaat etmeleriydi. Çünkü 2015 yılında yaşanan mülteci krizi Avrupa’da büyük bir kaosa neden olmuş ve siyasi partilerin göçmen kartı için ürkütücü yükselişini tetiklemiştir.
Sonuç olarak, Avrupa’nın şiddetli istikrarsızlığa ve şiddetli saldırıya girişmemesi için, pek çok uç ideolojiyi körükleme potansiyeline sahip olan güç ve iltica sorununa makul bir çözüm bulması gerekiyor. Bu bağlamda Avrupalı liderlere büyük sorumluluklar düşmektedir. Ancak Avrupalı liderler ya bu durumu görmezden geliyorlar ya da ahbap gibi davranıyorlar. Belki de asıl sorun, tüm bu sorunların Avrupa’nın “lidersiz” dönemine denk gelmesidir. Kuşkusuz “lider eksikliği” Avrupa’nın en ciddi sorunlarından biridir. Yani Avrupalı liderler, AB’nin sorunlarını çözebilecek zor kararlar almaktan son derece acizler. Bu yapı, yerel siyasi çıkarların AB genelinde kıtasal vizyonun ön saflarında yer almasına izin verir. Yani bu durum kıta genelinde Avrupa’nın vizyonuna zarar veriyor. Konuşma, güç ve mülteci sorunu, Avrupa’daki herhangi bir ülke tarafından ele alınamayacak kadar büyük. Aynı zamanda gerçek bir Avrupa liderliği gerektirir. Avrupalı liderlerin bir an önce güç ve mülteciler konusunda kendi daha geniş vizyonlarını bulmaları gerekiyor, aksi halde Avrupa Birliği’nin maliyeti çok yüksek olabilir.
[email protected]
Yoruma kapalı.